MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu Türkiye ve KKTC’nin, Doğu Akdeniz‘deki enerji denkleminin dışına itilmeye çalışıldığı hassas bir dönemden geçildiğini belirterek, son haftalarda Akdeniz’de petrol üreticisi ülkelerin varlıklarını artırmaya çalıştığını söyledi. ABD ve İsrail başta olmak üzere, Yunanistan, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tahrik edici girişimlerinin Akdeniz’de sürecin farklı bir boyuta doğru gittiğini gösterdiğine işaret eden Osmanağaoğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın bütçe görüşmelerinin açılışında bu konuyla ilgili ifadelerini değerli, devletin, Akdeniz enerji havzası üzerinde dönen kirli oyunlar karşısında mevcut duruş ve tavrını yerinde bulduklarını kaydetti. Osmanağaoğlu : “Türkiye’nin egemenlik haklarıyla sorunu olanlar bilmelidir ki Türkiye’nin egemenlik hakları tartışmaya açık değildir. Bu hakları çiğneme heveslisi Yunanistan ve şaşkın müttefiklerine liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ifadeleriyle mesajımız nettir: “Türk milleti kahraman, Türk devleti kadim ve gazidir. Varlığımıza kelepçe vurmak isteyenleri imanımızla boğar, vakarımızla çiğner, dirayetimizle yok ederiz.”
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU’nın Mecliste yaptığı konuşmada:
“- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ve Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, dün görevi başında saldırıya uğrayarak şehadete ulaşan Rize Emniyet Müdürümüz Altuğ Verdi’ye Yüce Allah’tan rahmet, acılı ailesine başsağlığı diliyorum.
Günümüzde yer altı kaynakları ve enerji, dış politikanın en önemli belirleyicisi durumundadır. Bu durum önümüzdeki yıllarda petrol, doğal gaz ve alternatif enerji kaynaklarının öneminin ve enerji savaşlarının daha da artacağının göstergesidir. Nitekim coğrafyamızda yaşanan siyasi, askerî ve sosyal gelişmelerin tamamının arkasında enerji sahalarının paylaşılması yatmaktadır.
Coğrafyamızdaki petrol ve doğal gaz alanlarının paylaşıldığı bir süreçte ülkemizin siyasi, askerî, ekonomik ve sosyal dinamiklerini bozmaya yönelik çalışmalar da ivme kazanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin de destek verdiği özellikle son yıllardaki millî politikalarla dış destekli kaos projeleri amacına ulaşamamıştır. Ancak bu durum, enerji bağımlılığı ve buna bağlı ticaret açığını da ortadan kaldırmaya yetmemektedir.
Değerli milletvekilleri, ekonomik büyüme açısından büyük öneme sahip olan enerji bağımsızlığı ve kalkınma programlarının oluşturulmasında vazgeçilmez bir husus vardır. Enerji konusunda sürdürülebilir politikaları hayata geçirmekte maalesef başarılı olamayan ülkemiz, enerjide yüzde 75 oranında dışa bağımlıdır.
2017 yılında enerji ithalatının ekonomimize maliyeti 37,2 milyar dolar olmuştur. Bu maliyetin 2018 yılında 46 milyar dolar, 2019 yılında 43 milyar dolar, 2020 yılında ise 44,2 milyar dolar civarında olması öngörülmektedir. 2017 yılında ülkemizde elektrik üretiminin 293 milyar kilovatsaat olduğunu, bunun da yüzde 37’sinin doğal gazla üretildiğini düşünürsek, enerjide dışa bağımlılığın sebepleri arasında elektrik üretiminin öne çıktığını görüyoruz.
Bu noktada, dışa bağımlılığı azaltmanın enerji tasarrufuyla birlikte yenilenebilir enerji potansiyellerini harekete geçirmekten ve kaya gazı gibi konvansiyonel olmayan kaynaklara yönelmekten geçtiğini ifade etmek isterim.
Enerji arz ve güvenliği anlamında geçtiğimiz günlerde Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nin denizden geçen 930 kilometrelik kısmının tamamlanmasını önemli buluyoruz. Türk Akımı’yla taşınacak doğal gazın yarısının AB’ye gidecek olması projenin AB açısından Türkiye’nin jeostratejik önemini artıracak olması, bu projeyi daha da değerli kılmaktadır.
Ayrıca, yirmi iki yıldır Hazar Denizi’nin statüsü üzerinde süren tartışmaların 12 Ağustos 2018 tarihinde imzalanan bir anlaşmayla çözüme kavuştuğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Hem AB için önem arz eden hem de Türkiye’nin enerji alanındaki yüksek bağımlılığını azaltacak olan projeler hayata geçirilebilecektir. Türkmenistan ve Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak olan Trans Hazar Boru Hattı için çok büyük bir engel ortadan kalkmıştır. Bu hattın Azerbaycan ve Türkiye üzerinden AB ülkelerine kadar uzanan TANAP’a eklenmesi ile Türkmenistan ve Kazakistan gazının AB’ye ihracı da mümkün olacaktır.
Bu projelerle sadece ülkemizin eli rahatlamayacak, Türk dünyası için de çok büyük atılımların kaynağı olabilecek potansiyele sahip olacaktır. Ancak Türkiye’nin zaman kaybetmeden, farklı projelerin de gündeme getirilebileceği, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın katılımıyla gerçekleştirilecek dörtlü zirveler yapması elzemdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Enerji Konseyi Türk Millî Komitesi’nin raporuna göre Türkiye, öz kaynaklarını harekete geçirdiği takdirde 750 milyar kilovatsaat gibi muazzam bir elektrik üretimini sağlayabilecek potansiyele sahiptir. 2017 yılında elektrik tüketimimizin 293 milyar kilovatsaat olduğu göz önünde bulundurulursa ihtiyacımız olan enerjinin yanında ihraç edebileceğimiz 535 miyar kilovatsaat gibi elektriği üretebileceğimiz de ortaya çıkmaktadır.
Bu durum, enerji arzına bağlı kalemlerde de rahatlama sağlayacaktır. Çünkü elektrik faturaları çiftçinin, esnafın ve sanayicinin en önemli maliyet kalemlerinden birisi hâline gelmiştir. Uzun vadede millî enerji politikasıyla çözüme kavuşturulabilecek söz konusu sorunların kısa vadede minimize edilmesi mümkündür. Çiftçinin, sanayicinin, esnafın ve vatandaşımızın elektrik faturaları hafifletilmelidir.
Değerli milletvekilleri, maalesef madencilik konusunda da kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanamadığımız gibi, ham madde ihraç eden ülke konumundan da bir türlü kurtulamadık. Özellikle, mermer, bor, soda, krom ve demir gibi madenleri katma değeri olan ürünlere dönüştürmek, hem ülke ekonomisi hem de sektör için önemlidir. Ayrıca, altın, toryum, bor gibi nadir ve kıymetli madenlerin işlenerek satılması için AR-GE faaliyetlerine ve sektörel teşviklere önem verilmelidir.
Bu vesileyle bir hususu daha dile getirmek istiyorum: Ülkemizde maden kaynaklarımızın işlenmesi amacıyla yapılan çalışmalarda ve sanayi faaliyetlerinde çevre dostu, doğaya zarar vermeyen bir anlayışı da hâkim kılmalıyız. Kaynağı tüketmeyen, insana ve çevreye zarar vermeyen, enerji üretim politikalarının hayata geçirilmesinde geç kalınmamalıdır.
Bunlar, seçim bölgem, güzel İzmir’imizin de acilen hayata geçirilmesini beklediği hususlardır. Taş ocaklarının çevre ve hava kirliliğine sebep olduğu Bornova ilçemiz gibi, çöp dağlarının oluştuğu, belki de enerji üretimi konusunda büyük bir kaynağın heba edildiği Harmandalı çöplüğünün bulunduğu İzmir bizden bunu beklemektedir.
Unutulmasın ki, aziz vatan topraklarımızın her bir karışı, yer altı ve yer üstü kaynakları, kafamıza göre harcayabileceğimiz bir miras değil, gelecek nesillere taşımamız gereken, naçiz varlığımızdan da önemli birer emanettir. Bu emanete sahip çıkmak ise hepimizin görevidir.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminin dışına itilmeye çalışıldığı hassas bir dönemden geçmekteyiz. Son haftalarda Akdeniz’de petrol üreticisi ülkeler varlıklarını artırmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda, ABD ve İsrail başta olmak üzere, Yunanistan, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tahrik edici girişimleri Akdeniz’de sürecin farklı bir boyuta doğru gittiğini göstermektedir.
Bu noktada, bütçe görüşmelerinin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay’ın bu konuyla ilgili ifadelerini değerli buluyor, devletimizin Akdeniz enerji havzası üzerinde dönen kirli oyunlar karşısında mevcut duruş ve tavrını yerinde buluyoruz.
Hatırlatmakta fayda görüyorum, Türkiye ne kendisinin ne de Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarının gasbedilmesine asla müsaade etmeyecektir; meşruluğu tartışmalı, ABD-İsrail menşeli Mısır Hükûmetinin kurnazlıklarına asla pabuç bırakılmayacaktır. Terörist destekçisi, sözde müttefiğimiz ABD’nin Türkiye’nin haklarını yok sayarak hareket etmesi asla kabul edilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkemizi her alanda zor durumda bırakacak politikalar izleyen İsrail’e ve piyonlarına asla meydan bırakmayacaktır.
Türkiye’yi saf dışı bırakarak korsan bir anlayışla Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinde plan kuranların bilmesini isteriz ki Türkiye bu oyunları bozacak kudrete ve iradeye sahiptir.
Türkiye’nin egemenlik haklarıyla sorunu olanlar bilmelidir ki Türkiye’nin egemenlik hakları tartışmaya açık değildir. Bu hakları çiğneme heveslisi Yunanistan ve şaşkın müttefiklerine liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ifadeleriyle mesajımız nettir: “Türk milleti kahraman, Türk devleti kadim ve gazidir. Varlığımıza kelepçe vurmak isteyenleri imanımızla boğar, vakarımızla çiğner, dirayetimizle yok ederiz.”
Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum” ifadelerini kullandı.